
Laleli Baba Hazretleri İstanbul'a damgasını vuran büyük
velilerdendir. Kendi adını alan caminin karşısında durmadan ayakkabı tamiri ile
meşgul olurdu. Yakasında her zaman bir lale bulunur, sırtında da lale desenli
bir cübbe taşırdı. Fakat onun herkes tarafından yadırganan bir huyu vardı. Bir
defa olsun karşısındaki camiye girip namaz kılmazdı. Bu yüzden kendisine
"dinsiz" damgası vurdular. Yüzüne karşı bu ağır ithamda bulunanlara
karşı o tatlı bir bakışla karşılık verir, kimseyi incitmezdi. Sultan III. Mustafa'nın
annesi Laleli Baba'nın bu durumunu duymuş, kendisini bizzat görüp namaz kılmama
sebebini sormaya karar vermişti. Bir cuma günü saraydan çıktı ve doğruca Laleli
Camii'ne geldi. Laleli Baba yine ayakkabıların tamiri ile meşgul olup camiye
gelmedi. Bir ara Valide Sultan haddini bildirmek üzere Laleli Baba'ya doğru
yürüdü. Kalın peçesi, simsiyah çarşafı ile tanınması mümkün değildi. Bu sırada
Laleli Baba, başını kaldırmadan: "Ne o Sultanım! Sizde mi camiden
kaçıyorsunuz?' dedi. Valide Sultan donup kaldı. Tanınmasına şaşırmıştı. Laleli
Baba'nın karşısına dikilip: "Eskici, sen nereden tanıyorsun beni?"
dedi. Eskici hiç oralı değildi. Sakin sakin yine sordu: "Namaza
girmeyecek misin Sultanım?" "Gireceğim elbette, fakat beni nasıl
tanıdın söyle." "Tanıttılar Sultanım!" "Demek öyle."
"Evet." "Bana ne diyorsun bakalım?" "Abdestin var
mı?" "Tabi." "O halde namazı birlikte kılalım. Kapat
gözlerini ey Sultanım." Laleli Baba'nın sesi yine aynı tatlılıkla
yükseldi: "Aç gözünü Sultanım." Valide Sultan gözünü açtığında ne
görsün. Beyaz entarileri içinde Kâbe’yi tavaf ediyorlar. Kendisi de onların
arasında. Valide Sultan derin derin bir ah çektikten sonra: “Bu eskici, meğerse
Allah'ın has bir kuluymuş. Üstelik zavallıya atılmadık iftira da kalmadı”
demekten kendini alamadı. Valide Sultan, Laleli Baba ile Kâbe’de namazlarını
kıldıktan sonra önceden olduğu gibi, gözlerini kapayıp açıncaya kadar tekrar
Laleli Camii'nin kapısı önüne geldiler. Valide Sultan doğru saraya koştu ve
olan bitenleri oğlu III. Mustafa'ya anlattı. III. Mustafa söylenenlere
inanmadı. Fakat meraktan da kendini kurtaramadı. Bir gün hizmetçilerine:
"Getirin şu eskiciyi huzuruma, bir de ben göreyim" dedi. Padişahın
adamları, Laleli Baba'yı dükkânında uyurken buldular ve uyandırıp Padişahın
huzuruna çıkardılar. Görünüşünden bir şey anlaşılmayan Eskici Baba'ya Padişah,
alaycı bir eda ile: "Söyle bakalım, dünyanın en güzel şeyi nedir?"
Eskici Baba: "Dünyanın en güzel şeyi yemek,

içmek ve onları rahatça dışarı
atmaktır" dedi. Padişah: "Bu sana göredir" dedi. Laleli Baba:
"Size göre de öyledir Sultanım" dedi. Padişah, öfkeli bir şekilde
soluyarak gürledi: "Bre neler diyorsun sen? Benim için öyle olamaz"
dedi. Laleli Baba: "Pekala olur Sultanım" diye ısrar etti. Padişah: "Madem
inat ediyorsun. Sana son bir sual daha. Bana dua edecek olsan, acaba nasıl dua
ederdin?" Laleli Baba: "Rahat yemeniz, rahat içmeniz, sonra da rahat
def-i hacet etmeniz için dua ederdim." Padişah öfkeden şaşkına döndü ve
gürleyiverdi: "Tiz alın şu aptal eskiciyi karşımdan. Hemen götürüp zindana
atın da aklı başına gelsin." Laleli Baba mütevekkil, gülerek boynunu büktü
ve zaptiyelerin önünde hapsi boyladı. Aradan üç gün bile geçmeden sarayda bir
telaş görüldü. Doktorların biri geliyor, biri gidiyordu. Padişah teşhis
edilemeyen bir hastalığa yakalanmış, ne yiyebiliyor, ne içebiliyor, ne de
abdestini bozabiliyordu. Çaresiz kalmışlardı devalarını bulmada. Padişah,
karnındaki dayanılmaz sancının nereden geldiğini anlamakta gecikmedi. "Tiz
varın, zindandan Laleli Baba'yı çıkarıp bana getirin" dedi. Laleli Baba'yı
zindandan alıp Padişahın huzuruna getirdiler. Laleli Baba, nurlu yüzündeki
tatlı tebessümleri ile: "Sultanım, ben de sizi bekliyordum" dedi.
Padişah: "Aman Laleli Baba, bana dua etmeyi unuttun. Sen sözünde haklı
imişsin. Dünyanın en güzel şeyi senin dediğin şeylerdir. Haydi, dua et de bu
müthiş acıdan kurtulayım." Laleli Baba, hiç nazlanmadı, istenen duayı
yaptı. Padişah da sıkıntılarından kurtuldu. Saray eski havasına kavuştu.
Adettir, Padişah olan padişahlığını gösterir. Sultan III. Mustafa da kerem ve
ihsanını göstermek istedi. Kendi yaptırdığı camiye Laleli Baba'nın adını verdi.
Sonra da bütün semt Laleli Baba'nın adıyla anılmaya başladı. Laleli Baba'nın
türbesi, Laleli Camii'nin avlusuna yapıldı. 1957 yılında türbe Kemal Paşa Camii'nin
bahçesine nakledildi.
Yüce Allah sırrını mukaddes eylesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder